Yaşadığımız Onca Şeyin Hiç mi Saygısı Yoktu?

Birden kapıyı hızlıca kapattığım gibi dışarı çıktım. Düşüncelerim karmakarışık bir duygu yoğunluğuna boğulmuştu adeta, yürüdüğümün bile farkında mıyım yoksa hala aynı evde miyim bilemiyorum. Nasıl böyle bir şey başıma gelebilirdi? Ben bunu haketmiyorum oysa herşey o kadar güzel gidiyordu ki…

Yaşadığımız onca şeyin hiç mi saygısı yoktu? “Şimdi o kadar yalnız ve çaresizim ki.. Tekrar aynı yere istesem de dönemem, yüzüne bile bakamam. Onsuz bir hayatın güzelliği asla olmayacak. Varlığım artık hiçbir anlam ifade etmiyor” dedi ve aniden uyandı. Bu bir rüyamıydı şimdi? Benim gerçekten de bir ilişkim varmıydı? Herşey o kadar gerçekçi hissediliyordu ki..

Hikaye de olduğu gibi hepimiz hayatımızın belli dönemlerinde bu ve buna benzer ilişki çeşitlerini yaşadık ya da halen yaşıyoruz. İlişkilerimiz sırasında sürekli kırılmalar, öfke patlamaları, şiddetli tartışmalar, saplantılı düşünceler, kaybetme korkusunu benliğimizde hissederek sürdürüyoruz; fakat bunları yaşarken bir şeyleri ne yazık ki unutuyoruz. İlişkilerde kendi kimliğimizin ne kadar farkında oluyoruz? Karşılıklı iletişimlerde ne kadar gerçekçi davranıyoruz ya da ilişkide görmezden gelinen olayları ancak bitiminde mi daha iyi görüyoruz? Bunu bir çoğumuz farketmiyor olabilir; ama birlikteliklerde düşünce sistemimiz sağ beyin yoğunlukta olarak çalışır.

Çalışma süresince sağ beyin ile birlikte serebellum (beynin alt yapısı) yani sürüngen beyin devreye girer. Bu öyle geniş bir sistemdir ki hayat amacınızı, ilişkilerdeki olumsuzları, mutlu olmasanız dahi devam ettirmenizi ya da yeni bir ilişkiye girmenize engel koyarak sürekli istemsiz şekilde çalışıp önünüze sunar. Sürüngen beyini vücuda bağımlılık yaratan ve iyi hissettiren bir ilaç gibi görüyorum. O ilacı almazsanız kendinizi mutsuz hissedersiniz gibi… Beyin öylesine şartlıyor ki tamamiyle kendi benliğimizden çıkarak başka bir kimliğe bürünüyor ve siz ne olup bittiğini ancak sonrasında anlıyorsunuz. Böyle gelişen olaylar bilinçli farkındalık gerektirir. Siz sürüngen beyninize ne kadar hakim olursanız gelişen yaşantınızda da bunun getirisini büyük ölçüde almış olacaksınız.

Beyniniz siz hangi komutu verirseniz o yönde çalışır. Olmuyor, yapmak istiyorum ama yapamıyorum, bırakamıyorum, çeşitli sorunlarım var her şeyin hemen olmasını istiyorum, başarısızım, işim de mutlu olamıyorum… vb. Akla gelebilecek o kadar çok olumsuz düşünceleri yaşantımıza dahil ediyoruz ki olumlu düşünebilecek zamanımız bile kalmıyor. Halbuki olumsuz düşündüğümüz sırada “bana bu düşüncenin getirisi ne olacak?” sorusu bir çok cevabı yanında getirir. Olumsuz düşünülen her dakika/saat inanın zaman kaybı ve getirisi de genellikle olumsuz olduğu için yarar sağlamıyor. Siz de anınızı sürekli olumsuz düşüncelerinizle boşa harcamak istemezseniz öyle değil mi?

Düşüncelerinizin, yaşamınızın daima farkında olun ve o bilinç ile yaşayın. Ben de geçmiş yaşantımda aşırı olumsuz düşünen bir insandım. Çevremde de bunu büyük ölçüde görüyordum bir zaman sonra kendim olarak değil de çevremin hükmünde yaşadığımı farkettim. Farketmemle birlikte yaşantımın büyük ölçüde değiştiğini, daha pozitif ve yapıcı olarak ilerletmem adına bana değişim sağladı ve halen de sağlıyor. Değişimimde katıldığım seminerler, edindiğim tecrübeler, sayısız kişisel gelişim kitapları, filmleri ve yazıları takip edip uygulamamın yanı sıra nlp, kuantum düşünce/olumlamayı da kendi gelişim yaşantıma hızlıca dahil ederek farkındalığımı arttırmayı amaçladım, edindiğim bilgileri insanlarla paylaşarak yardımcı olmaya çalışıyorum bana mutluluk veriyor. İnsan istedikten sonra kendisini çok rahat yenileyerek ilerleyebilir.

Yaşantımızda sayısız öğretiler beynimize müthiş bir yükleme yapmakta. Biz bu öğretilerin hepsini almak zorunda değiliz içlerinden bize en uygun ve en iyisini seçerek hayatımıza çekeriz. Artık ne yapmamız gerektiğinin farkındayız oluşacak olan çekimlerinizin pozitif aydınlık içinde gelişmesini diliyorum.

Özlem ÖZTULUM / Kişisel Gelişim Yazarı